top of page

Yeşim: Metin Yazarı, Dansçı, DJ, Freelancer ve Dijital Göçebe

Yeşim'e soru hazırlamak vaktimi aldı. Çünkü o kadar çok konu var ki onunla söyleşmek istediğim, nasıl daraltsam da tüm vaktini almadan bu röportajı tamamlasak, karar vermekte zorlandım.


freelancer metin yazarı yeşim özbirinci dijital göçebe

Okuyanlar için bir giriş olsun diye kısaca bahsetmek istiyorum. Yeşim’le uzun zaman önce sanırım Facebook’ta bir iş için tanıştık. Ben onu ekledim diye hatırlıyorum. Metin yazarlığı dışında aynı zamanda Türkiye’de ve dünyada festivallerde aldığı görevlerden biriyle alakalıydı. 


Yeşim’de benim ilgimi çeken o kadar çok beceri var ki, bu platformda olmazsa bence olmaz kişilerden biriydi. Davetimi kabul edip bu röportajı yaptığımız için çok mutluyum.


Onu tanıtmayı kendine bırakacağım ama özetlemek gerekirse kendisi

  • global iş yapan bir metin yazarı,

  • dünyanın farklı yerlerinde gösteriler yapmış bir dansçı,

  • en kısa zamanda bir festivalde müzikleriyle dans etmek istediğim bir DJ,

  • şu ana kadar gitmek isteyip henüz gitmediğim yerlere gitmiş bir dijital göçebe ve bir freelancer. 


Gizem: Ama benim etiket gibi sıraladığım bu özelliklerin hikayesini kısaca da olsa duymayı çok isterim. İlk hangi meslekle başladın? Hikayen nasıl başladı ve nasıl gelişti?


Yeşim: Merhaba. Röportaj davetin ve güzel sözlerin için teşekkür ederim. Aslında İstanbul Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası ilişkiler mezunuyum. Okul zamanı bazı platformlara halihazırda içerik üretiyordum. Mezun olduktan sonra ise muhabir ve editör olarak çalıştım. Daha sonra tamamen freelance bir şekilde çalışmaya karar verdim ve içerik yazarı olarak yoluma devam ettim.


Ateş şovlarını ise ilk defa 2013'te Neon Festivali'nde gördüm. Ağzım açık izlemiştim. Tabii o an, "ben de deneyeyim" diye bir vuku oluşmadı çünkü klasik bir önyargı olan, "kesin yapamam, yaşım geçti" düşüncesi hepimizde olduğu gibi benim de bilinçaltımda vardı.




Belirli bir süre sonra Ankara, Seğmenler Parkı'nda arkadaşlarımın motivesi ile denemeye başladım. Bir bakmışım ki ilk oyuncağımı almış, ateş bile yakmaya başlamışım. Daha sonra bir gün, bir arkadaşımın şovu için esktra bir kişiye ihtiyaç olundu. Bu vesile ile de ilk defa şova çıktım. 


Ben kendimi flow art'ta geliştirdikçe, insanlar da benle çalışmak istedi.


Müzik kısmına gelince...


İçerik yazarlığının çok kazandırmadığı zamanlarda festival organizasyonları ile birlikte çalışıyordum. Digital medya işlerine bakıyordum. Zamanla kendi ekibimiz ile hem indoor hem outdoor buluşmaları düzenlemeye başladık. Böylece dijital medyanın ötesinde, bir etkinliğin a'dan z'ye birçok alanına müdahil oldum. Bu dönemlerin birinde, bir anda kendimi DJ'lik ile uğraşırken buldum. 


İşin bu kısmını da deneyimlemek, organizatörlük becerilerime katkısı oldu. Çünkü bir DJ'in gözünden organizasyonun nasıl davranması, nasıl hazırlanması gerektiğini de yorumlayabiliyordum.


Daha sonra organizasyon işini bıraktım. Şu an psytrance parti ve festivallerde çalıyorum ama DJ'lik daha çok hobi gibi bir uğraş. 


Bu üçünü de sanıyorum hayatımın her döneminde yapacağım. Belki para kazandıran bir iş olarak değil ama kendim için, sevdiklerim için becerilerimi paylaşmaya devam edeceğim. İşin başından beri aslında amacım merak ettiklerimi deneyimlemek, tadını çıkarmak ama şu an ekstra para da kazandırıyor olmaları elbette tatlı da geliyor. 


İçerik yazarlığı her zaman ana mesleğim olmaya devam edecek ama sonraki yıllar nasıl şekillenir, hayat ne gösterir bilemem tabii.


Bir freelancer olarak ilk müşterini nasıl buldun?


Ay hiç hatırlamıyorum. 10 yılı aşkındır freelancer çalışıyorum. Mezun oldum, çok kısa bir süre İstanbul'da full time iş deneyimimlerim oldu ve bundan nefret ettim. Zaten peşine İstanbul'dan kaçtım. O günden beridir de freelance olarak çalışıyorum. O dönemler LinkedIn bu zamanki gibi çok aktif değildi. Ben de çok verimli kullanmıyordum zaten. Freelance iş bulma siteleri vardı. Öyle bir yerlerden buldum sanırım. 


Genel olarak farklı meslekleri bir arada sürdürmek seni nasıl besliyor? 


Her bir deneyimin farklı öğretileri var. Hepsinde farklı heyecan ve endişeler ile baş ediyorsun. Ama özünde hepsinin ortaklaştığı bir nokta var: sabır, istikrar ve bol pratik.


Her zaman şunu diyorum. Flow art ve juggling en büyük motivasyon kaynağım çünkü yapamam dediğim bir noktada, bunları öğrenmeye çalışıp, pes etmediğim için yapabildiğimi gördüm. Bu, dünyadaki herkes için geçerli. 


Aslında çok bariz bir çıkarım, değil mi? Sadece juggling ile birlikte bunun gerçekliğini daha kolay kavradım.


Yazarlık kariyerim için bir şeyler öğrenirken tıkandığım ve kötü hissettiğim noktalarda "Kendine gel Yeşim, juggling hareketlerini de yapamam diyordun ama yaptın. Şu an bu konuya çalışmaya devam edeceksin, yapana kadar" diye telkin veriyorum. 


Hayata farklı açılardan bakabilmeyi öğrenirken, farklı becerilerin seni diğer becerilerin için motive edebiliyor. Bu harika. 


Ayrıca kiminde beden gücümü kullanmam gerekiyor, diğerinde oturup masa başında çalışıyorum. E bu sayede, her gün ister istemez aktif kalıyorum. Vücudumun dinamik kalması elbette mental sağlığımı da koruyor. 


Bunu duymak çok iyi geldi. Ben de daha önce dediğin gibi "Acaba çok mu geç kaldım?" diyen bir iç ses eşliğinde dans öğreniyorum. Hiçbir zaman geç değil, bilsem de hatırlamak ve deneyimleri dinleyip cesaretlenmek çok güzel.





Koh Phangan ve Zanzibar’a gittiğini biliyorum. Bu ikisi benim çok gitmek istediğim yerler. 🙂 Buralar dışında dijital göçebe olarak nerelere gittin? Gittiğin yerlerden özellikle TL kazananlar için ekonomik olarak rahat, günlük yaşam olarak keyifli olan nereler var? Buralarda uzun süre kalınca ekonomik konaklama alternatifleri bulmak mümkün mü? Bunlara ek olarak ne demek istersin bu lokasyonlar özelinde? 


Önceki dönemlerimde daha çok Türkiye içinde yer değiştiriyordum. Son yıllarda kazancımın da iyileşmesi ile birlikte yurtdışında görmek istediğim yerlere gidiyorum. 


Gittiğim yerde 3-4 ay kalıyorum. Sık sık hareket etmek tercihim değil çünkü rutinlerim aksıyor, çalışmak benim için daha yorucu oluyor, bir yandan şov yaptığım için ekstra yüküm de oluyor. 


Bir ay içinde uzun süreli kalacağımız evi bulup, nerede ne uyguna yenir, alınır, yabancı olarak nasıl pazarlık edilir gibi o bölgenin kodlarını çözüyoruz. Özellikle eşim bu konuda çok başarılı. 


Her şey ne kadar kazandığınıza, nasıl yaşadığınıza, harcadığınıza göre de değişecektir ama genel olarak TL kazananlar için çoğu şey ucuz değil. Phangan da Zanzibar da zaten turistik bölgeler. Böyle olunca fiyatlar da bir tık artıyor. Yine de her şeye rağmen avantajlı. Türkiye ile aynı masrafı yapıyoruz ama Türkiye'de dandik bir eve vereceğim kirayı burada okyanus manzaralı, ağaçlar içinde bir eve verebiliyorum. Aynı masrafa daha insanı bir şekilde yaşayabiliyorum.


Şunu da belirteyim: Tayland'ın kuzeyine Chang Mai'ye giderseniz çok çok daha rahat yaşayabilirsiniz. Kuzey tarafında fiyatlar neredeyse yarı yarıya. 


Phangan'da konaklama çok pahalı. Sezonda kiralık ararsanız üç katı ödemek zorunda kalırsınız çünkü her yer yabancılar tarafından sezon dışında tutuluyor ve çok daha yüksek fiyatlara tekrar kiralanıyor. Bu konu şu an Phangan'ın gündeminde ve yabancılar bile bu konudan rahatsız çünkü çoğu insan bunu etik bulmuyor.


Bunların dışında Phangan, dünyanın parti adalarından biri. Eskiden korsanlar buraya eğlenmeye geliyor diyorlar. Normalde adalar yokluk içinde olur ama burada her şey var. Adada turistler çoğunlukta. Şu dönem çok güvenli.  Hiçbir suç olayı yok ama böyle popülerleşmeye devam ederse bazı şeyler elbette değişebilir. 


Tayland genel olarak birçok Asya ülkesine göre çok çok rahat, güvenilir bir yer. Zaten ülkede bir kadın hakimiyeti var. İşletmelerin başında kadınlar bulunuyor, erkeklerine pek güvenmiyorlar. Fiyatlar belli. Zanzibar’da fiyatlar çok farklı, sürekli sizi kazıklamaya çalışıyorlar. 


Elbette her zaman uyanık, açık gözlü olmayı elden bırakmayacaksın. Mesela, Bangkok dünyanın en çok sahtekarlığının döndüğü yer. Büyük şehir nihayetinde. 


Bir diğer yandan bakınca Phangan'da bir sürü inşaat da var. Keza Zanzibar da öyleydi. Phangan'ın beş yıla suyu çıkar. Çok fazla otel, restoran gibi yatırımlar var. Eee bir noktadan sonra bu işin suyu çıkacak tabii.


Gitmek istediğin yerleri belirlerken nelere dikkat ediyorsun?


Her şeyden önce yaşamak için bir alan seçiyorum. Haliyle, ilk baktığım konu: kazancım ile geçinip geçinemeyeceğim. Soğuğu çok sevmiyorum. Haliyle mevsimin yaz olduğu, sıcak bölgeleri tercih ediyorum. Bunun dışında yabancılar için güvenli mi, internet bağlantısı ne durumda bu detaylara bakıyorum. 


Dijital göçebe olarak en çok zorlandığın konu ne? Nasıl çözümler üretiyorsun?


İkinci aydan sonra yaprak sarmaları gözümün önünden geçmeye başlıyor. Haha. Şaka bir yana, adaptasyon süreci sanırım en zoru. 3 4 ay bir yerde kalınca oraya tam alışıyorsunuz derken bir anda her şeye tekrardan başlamak gerekiyor. Baş edilmeyecek bir süreç değil. Benim bir şansım da eşimle seyahat ediyor olmam. Yol arkadaşının olması zorlukların üstesinden gelmeye güç veriyor.


Biraz da metin yazarlığına gelirsek, bu alanda yeni başlayanlara deneyimli biri olarak ne önerirsin? 


Bir konu üzerinde uzmanlaşmalarını öneririm çünkü metin üretmek artık yapay zeka ile birlikte başka bir boyuta geçti. Şu gerçek ki yapay zeka teknolojileri ilerledikçe çok daha dudak uçuklatan sonuçlar ortaya çıkacak. 


Bir diğer yandan Google da SEO'yu başka bir noktaya taşıyarak içeriklerin uzmanlık ve deneyim taraflarına önem vermeye başladı. Bir metni uzmanlık ve deneyim ile beslemek o metni hem okur için daha değerli kılacak hem de arama motorlarında üst sıralarda çıkma şansını artıracak. 


Haliyle konusunda uzman olan kişilerin metinleri çok daha iyi sonuçlar verecektir. 


Atıyorum bir tıp metni yazmak istesem okay yazarım. Ama bir doktorun deneyimi tabii ki de yok. O bakış açısına sahip olamam. Bunu yapay zeka da şu an yapamaz. 


İşte bir konuda uzlaşmak böyle avantajlar sağlayacak. Yine herkes istediği her konuyu yazabilir ama bir tane de uzmanlık konusu seçmek gerekiyor gibi geliyor bana. 


Bunun dışında metin düzenleme üzerine ağırlık versinler. Bir noktadan sonra iş yapay zeka metinlerini insan eliyle düzenlemeye kayacaktır.


Metin yazarı olarak AI’nin çıkışı senin freelancer olarak müşteri bulmanı nasıl etkiledi? AI kullanıyor musun? Müşteri bulmak dışında iş yapma biçiminde nasıl değişikler oldu? 


AI kullanıyorum, öğreniyorum, takip ediyorum. Bu günümüz gerçekliği. Nasıl en iyi şekilde faydalanabilirim diye düşünüyorum. Günlük hayattaki işlerim için de faydalanıyorum. Mesela yemek tarifi soruyorum, alternatif malzeme soruyorum. Dolabımdaki malzemeleri listeleyip bana öneri yapmasını söylüyorum. Gündelik işler için deneyimlemeyi çok seviyorum. Eğlenceli geliyor bana. 


İş konusunda daha çok asistan gibi kullanıyorum. Çeşitli prompt’lar deniyorum çünkü ne kadar doğru komut o kadar doğru sonuç. Benim kaçırdığım ama AI’ın yakaladığı noktalar var mı diye sonuçlara bakıyorum. Google yerine artık AI kullanarak da arama yapabiliyorum. Binlerce sayfa taraması yapmak yerine nokta atışı cevaplar elbette zaman kazandırıyor. Aslında hâlâ AI’ya alışma ve öğrenme dönemindeyim.


AI'ın var olmasından korkmuyorum. Eskiden içerik yazarlığı diye bir iş de yoktu ama şimdi içerik günümüzde en önemli kavramlardan biri haline geldi. AI da farklı kapılar açacaktır ve elbette mesleği şekillendirecek. Korkunun ecele faydası yok derler. Var olan gerçekliği kabul edip, onu anlamak ve özümsemek gerekiyor. Korksan da korkmasan da AI var. Ya çağın gerisinde kalacaksın ya da onu öğrenip faydaya dönüştüreceksin. 


Robotlar işimizi elimizden alacak. Alsın abi, o zaman gider robot terbiyecisi olurum. 


AI'nin iş bulma sürecime pek bir etkisi olmadı çünkü genelde de işler beni buluyor. İki yılı aşkındır sabit çalıştığım bir firma var. Onun dışında proje bazlı işler gelip gidiyor. LinkedIn üzerinden insanlar iletişime geçip teklif isteyebiliyorlar. İş bulma sürecimde şu an AI’ın olumlu ya da olumsuz bir etkisini hissetmedim. 


AI kullanarak blog içeriği yazan şirketler sence nasıl problemlerle karşılaşabilir?

Aslında AI'ı nasıl kullandıklarına bağlı olarak etkisi değişecektir. Bir AI arayüzü aç, prompt'u gir, çıktıyı kopyala blog'a yapıştır şeklinde bir işlem süreçleri varsa elbette bunun olumsuz sonuçları olacaktır. Nasıl mı? Kalitesiz yazılmış onlarca içeriğin var olmasının ne faydası olabilir? Milyonlarcası zaten var.


AI çok benzer kalıpları kullanabiliyor. Verdiği insani cevaplar ile bizi şaşırtsa da uzun süre bu teknolojiyi kullandığınızda AI detaylarını fark etmeye başlayabiliyorsunuz.


Kötü içeriğin hiçbir zaman bir avantajı olduğunu sanmıyorum. Deriz ya 1 sıfırdan büyüktür. İşte bu noktada  böyle olmuyor. Boşuna zaman kaybetmiş oluyorsunuz. Trafiğiniz artmaz, Google içeriklerinizi sevmez, kullanıcıyı içeride tutamazsınız. Kontrol edilmemiş hazır yazılar yanlış bilgiler içerebilir. Tüm bunlar marka güvenirliğini de sarsar. 


AI doğru kullanarak blog içeriği üretmek lazım. Yardımcı bir araç gibi düşünmek lazım. Doğru promptları girmek lazım. Editoryal süreçten ve süzgeçten geçirmek lazım.


Sana ulaşmak isteyenler hangi kanallarda seni bulabilir?


İçeriklerimi takip etmek veya benimle çalışmak isteyenler LinkedIn hesabım üzerinden ulaşabilirler. 


Medium hesabım ve WATH üzerinden de çeşitli yazılarımı Türkçe ve İngilizce dilinde okuyabilirler.


Her şeyin daha düzenli ve açıklayıcı olması için şu an yesh.world sitesi yapım aşamasında. Bittiğinde bu link yeterli olacaktır.


Digital göçebelik ile ilgili email bültenime de buradan abone olabililer = yesh.ck.page



Comments


bottom of page